"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

Ulus Devlet: Çağdaşlıktır - Uygarlıktır

Unknown | 07:36 | 0 yorum

Ulus Devlet
  ...Düşünce kaynağını Atatürk’ten alan bu Ulusal Devlet anlayışı, Atatürk devrimlerinin temelidir; ayrıca, yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni; köhneleşmiş, ölmüş Osmanlı Devleti’nden ayıran en önemli özelliktir.

  Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şimdiki Dışişleri Bakanı, bir süre önce “Hedef 2023” sloganının ana hedefini açıklarken:

 - “Ulusalcılıkla hesaplaşma zamanı geldi.” dedi.

  Neden hesaplaşılması gerektiğini de, kendi “stratejik derinliği” kadar anlattı:

 - '' 19. yüzyıl ülküsü olan ulusçuluk; Avrupa’da, derebeylik düzeni ile bölünmüş yapıları bütünleştirdi. Biz de ise; tarihten gelmiş doğal yapıları dağıtarak; geçici, yapay karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı. Hepimizin bu ayrıştırıcı ekinle (kültür) hesaplaşma zamanı geldi…''

  Bu sözlerin tek sözcüğüne bile katılmıyorum; bu sözlerin neresi düzeltilebilir ki?

  Ulusçuluk, milliyetçiliktir. Her ulus/ millet, kendi ekin değerlerini, çıkarlarını ve bağımsızlığını her şeyin üstünde tutar. Bir milletin, milliyetçiliğiyle/ ulusçuluğuyla savaşım (mücadele), o ulusla  savaşım anlamına gelir. Ulusçulukla/ milliyetçilikle hesaplaşmak, o ulusu köklerinden kopararak, sömürgeleştirmekden başka bir işe yaramaz. Dolayısıyla, Ulusçulukla/ Milliyetçilikle hesaplaşmak; küresel güçlerin amacına hizmet eder. Türkiye Cumhuriyeti, Türk Ulusçuluğu üzerine kurulmuştur. Ancak, ulus anlayışı; soycu (ırkçı) ya da dışlayıcı değildir.

  “Ne Mutlu Türküm Diyene” temeline dayanır. Bunu ayrıştırıcı olarak görmek, ulusal kimlikle sıkıntı duymak; bunun dışında, her hangi bir ortak bağlılık temelinde, toplumun birleştirilebileceğini düşünmek, benim anlama sınırlarımın dışındadır. Zira, ben; ulusal kimlik ile sıkıntı duyulmasının, ulusal güvenlik konularında çok büyük tehditler yaratacağı düşüncesindeyim...

                                                                                                               Ahmet Akyol
 
                                                                     ***

  Ulus devletler, acunun (dünya) her yerinde, eski inanç (din) devletlerinin yerine kurulmuştur. En son devlet biçimi budur.

  İspanya, Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Rusya, Çin, Japonya ulus devletlerdir. Kimse buralarda “Ulus devletin sonu geldi!” diyemez; diyene de gülerler. Çünkü ulus devletler; değişik köklerden yapıları (oymakları, boyları, beylikleri) ve değişik inanç ve alt inanç üylerini, bir kimlik içinde toplayarak, onlardan daha yüksek bir enerji elde etmiş yapılardır. Üstüne üstlük; bu gün, ülkemizde geliştirmeye çalıştığımız batılı demokrasi de, ulus devlet yönetim anlayışıyla iç içe doğan-gelişen bir yönetim biçimidir. Çağdaş demokrasi, ancak ve ancak ulus devlet yönetimi ile yaşayabilmektedir.

  ABD NE DURUMDA?

  En son ulus devlet olan Amerikan Devleti (USA), 250’den fazla kökten gelen insanların, tek potada eritilmesiyle yaratılmıştır. Burada, tek dil (İngilizce) temeldir, değişik kökten yapılara “kurumsal (resmî) dil” hakkı verilmemektedir. Örneğin; İngilizce konuşanlar kadar fazla bir nüfusun kullandığı İspanyolca, ABD’denin kurumsal dili konumuna asla getirilmemiştir; getirilmesi bile önerilmemiştir.

  Amerikan stratejist Zibigniew Brzezinski; bu ülkedeki toplumsal uzlaşmanın “Ortak bir dil ve paylaşılmış anayasal değerlere” dayandığını; ortak dilin ve ortak anayasal değerlerin dışına çıkmanın, Amerikan toplumunu parçalayacağını, buna izin verilmeyeceğini vurgular. (Türk Kimliği adlı yapıtımızın Kimlik Tartışmaları bölümünde ayrıntılar vardır.)

  Bu yüzden, Almanya’da, Almanca; Fransa’da, Fransızca; Çin’de, Çince tek kurumsal dildir.

 YA TÜRKİYE? 

 Batının sömürgecileri; kendi ülkelerinde “tek dil - tek ulus” derken; Türkiye’ye, PKK’nın isteklerine uygun biçimde “çoklu dil - çoklu ulus” dayatması içindeler. Oysa ki; Türkiye Cumhuriyeti de, batı tipi çağdaş bir ulus devlet olarak biçimlendirildi. Kurucu iradeyi temsil eden Mustafa Kemal, yaptığı devrimlerle, gücünü; dinden veya hanedanlıktan alan ayrıcalıklı sınıfların bütün üstünlüklerini budadı. Mezhebine, dinine, soyuna sopuna bakmadan eskinin horlanan halk çoğunluğunu özgürleştirdi ve “yurttaş” kimliğinde eşitledi.

  1930’larda, Avrupa ve Asya, baskıcılığın kanlı pençesinde inim inim inlerken; Amerika’da, zenciler diri diri yakılırken, Kızılderililerin çocukları alınıp, 19 yaşına kadar beyaz okullarında asimile edilirken; Atatürk Türkiyesi'nde, Kürt kökenlilere asla ikinci sınıf insan gibi davranılmadı. Ama, bu gün; “gericiler-bölücüler-5. Kol aydını liberaller” el ele vererek, 1930’lar dünyasının övüncü olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kötülemekteler...

                               Rıza Zelyut

                                                                   ***

   Küreselleşme - Ulus Devlete Karşı 

  A) Hedef Ulus Devlet

  1) Küreselleşme, ulus devlete karşıdır; onunla bağdaşmıyor, onu dışlıyor. Derin Merkez, neden ulus devlete karşı?

  Çünkü, yeni özgürlükçü politikalara karşı, direnci, ancak ulus devlet gösterecektir. Öyleyse, ulus devleti etkisizleştirmelidir. Bunun için de, çözüm bellidir: Devletleri, ulusallık niteliklerinden soyutlayarak, küreselleşme süreciyle uyumlu bir kalıba sokmak. 

 2) Peki bu nasıl sağlanacak? Ulus devlet şu yönlerde değişime uğratılarak:

   -Devlet, piyasanın ve işletmelerin hizmetine girecektir.
   -Devlet, toplumcu devlet olmaktan çıkarılacaktır.
   - Ulusal egemenlik ilkesi bırakılacaktır.
   -Kamu işleri sır olmaktan çıkarılacaktır.
   -Devlet elektronikleşecektir.

  Görülüyor ki, küreselleşme, devleti ortadan kaldırmıyor; tersine, kendi devletini oluşturuyor. Merkez’in kaldırmaya uğraştığı, ulus devlettir; onun yerine e-devlet görüntülü “kozmopolit devleti” koyacaktır.

  B) Ulus Devletin Yıkılması 

  Derin Merkez’in amacı, acunun her yerinde, yalnızca Derin Merkez’in çıkarlarına uygun devletlerin bulunmasıdır. Bu amaçla, ulus devletler, üç yandan baskı altına alınarak yeniden biçimlendirilmektedir: Ulusüstüleşme, bölgeselleşme ve yerelleşme.

  1) Önce ulus üstüleşmeyi açıklayalım. 

  Ulus devlet, ekonomik alandaki yetkilerini giderek ulusüstü kurumlara devretme dayatması ile karşı karşıya bulunuyor. Söz konusu dayatmalara; IMF ve Dünya Bankası’nın “destek” programları örnek olarak verilebilir. 

  2) Ulus devleti aşındırmanın bir diğer aracı da, bölgesel bütünleşme hareketleridir.

  Küreselleşmeyi eyleme geçiren güçler, yer yüzü kaynaklarını ele geçirme düşünceleri gereği olarak, bölgesel bütünleşmeleri de destekliyorlar. Çünkü, bu yola sokulan ulus devletler, ulusallık niteliklerini yitirmeye başlıyor. Ulus devletlerin; karar alma, uygulama ve denetleme gücü aşındırılmış oluyor. Bu da, küresel oligarşinin arayıp da bulamadığı şey.

  3) Üçüncü baskı, yerelleşme. 

  Ulus devletin çökertilmesinin ya da başkalaştırılmasının bir yolu da, onu yerelleşme etkisiyle yıpratıp, güçsüzleştirmektir.

  Peki, bu sonuç nasıl elde ediliyor? Doğal olarak, yerel yönetimler güçlendiriliyor. Merkezî devletin olanakları, yetkileri ve sorumlulukları alt birimlere geçiriliyor. Böylece, ulus devlet, erki en aza indirilmiş bir ara örgüt konumuna çekilecek...

Cihan Dura

Category: , , ,

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum