"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

FEVZİ ÇAKMAK’IN, KURTULUŞ SAVAŞI’NA KATILMASI GERÇEĞİ.

Unknown | 10:00 | 15 yorum

(ATATÜRK’ÜN İLK DEVİRLERDEKİ YALNIZLIĞINI ANLAMAK İÇİN BU GERÇEKLERİ ÖĞRENMEK GEREKİR.)

  Damat Ferit Paşa yeni hükümetini 5 Nisanda kurmuş idi… Eski kabine ile Harbiye Nazırlığından çekilen Fevzi Paşa bu hükümete de girmek için Boğaziçi Komşusu Cemil Molla’nın aracılığını ister. Gerekçesi, Anadolu ile ancak kendisinin başa çıkacağı, eski paşalardan hükümetin faydalanamayacağı idi. Cemil Molla gider, Damat Ferid’e bunu söyler. O da doğru bulur. Fakat PADİŞAH İNGİLİZLER’İN FEVZİ PAŞA’YA GÜVENMEDİKLERİNİ SÖYLEMESİ ÜZERİNE DAMAT VAZGEÇER. FEVZİ PAŞA’DA BEYKOZ’DAKİ EVİNE ÇEKİLİR. İSTANBUL’DAN ANADOLU’YA ADAM KAÇIRAN O ÇEVRE KOMİTESİNİN BAŞI KENDİSİNE GELİR. MALTA’YA SÜRÜLECEĞİNİ, EN YAKIN KAFİLE İLE ANADOLU’YA KAÇMASINI TAVSİYE EDER. FEVZİ PAŞA’NIN ANKARA’YA GELMESİ BÖYLE OLMUŞTUR.

  Adapazarı ayaklanma bölgesi olduğundan Fevzi Paşa kendini götüren subayla, Gevye’de Ali Fuat Paşa’nın (Cebesoy) karargahına gider. Ali Fuat Ankara’ya haber verir. Mustafa Kemal Fevzi Paşa’yı affetmez. Ali Fuat, İstanbul Hükümeti Harbiye Nazırı’nın bile Ankara’ya gelip milli iradeye katılmış olmasının çok iyi bir hava yaratacağını anlatarak Mustafa Kemal’i caydırır. İşte ikinci Mareşal ve ikinci Kurtuluş Kahramanımızın, yakalanıp İstanbul’a getirerek, padişaha teslim etmek istediği, sonra da bütün komutanlara kendisini tanımamak emrini verdiği Mustafa Kemal’le birleşme hikayesi budur. Ankara’ya gider gitmez, gericilerin de hoşuna gider tipte olduğundan Fevzi Paşa ‘yı meclis kürsüsüne çıkarmış, İstanbul’u yerdirmiş, daha birinci günü hizmetine alınmıştır. SAFFET BEY VASITASIYLA FEVZİ PAŞA’YA Ankara, 25/26 Nisan 1920 Anadolu’ya geçtiğinize memnun olduk. Hoş geldiniz. Ankara’yı teşrifinize intizar ediyoruz. Hürmetlerimiz. Mustafa Kemal




  (1) MUSTAFA KEMAL’İN TEPKİSİNİN ÖYKÜSÜ:  Bu iki satırlık telgrafın yalın ifadesi altında geçmişin pek önemli, hatta dramatik olayları yatar. Önce, mustafa Kemal Paşa Fevzi Paşa ilişkilerine kısaca bakalım: Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak ile ilk kez 1908 yılında Tatlıca’da (Bosna) tanıştı. Çakmak o tarihte orada 35. Tugay komutanıdır. Mustafa Kemal’in orayı ziyareti, Avusturya-Macaristan hükümetinin Bosna-Hersek bölgesine asker yığmasıdır. Mustafa Kemal, bu yığınağın gerçek sebebini anlamak için oraya gizlice ajan olarak gönderilmiştir.

  (2) Fevzi Paşa ile bu tarihte başlayan tanışıklığı Çanakkale’den itibaren Birinci Dünya Harbi’nin bitimine kadar çeşitli vesilelerle karşılaşarak, halef ve selef olarak sürmüştür. Birbirlerini yakından tanıyorlar ve sayıyorlar. Bu karşılıklı ilgi ve ilişkilere rağmen Mustafa Kemal’in yukarıdaki telgrafından bu tanışıklığı yansıtan hiçbir iz yok. Osmanlı Hükümeti’nin Harbiye Nazırı’nın Anadolu’ya katılmasının sevinci de yok: ‘’Kardeşim’’, ‘’gözlerinden öperim’’ gibi… Telgraf biraz soğuk ve resmi… (Neden?) bu ’neden’ in cevabı için biraz gerilere gidelim: Adları, Kurtuluş Savaşı kadrosunun başında gelen birçok ünlü kişiler başlangıçta davaya inanmamışlar, hatta ulusal direnmeyi baltalamışlardır. Örneğin Yusuf İzzeddin, Fahreddin (Altay), Fevzi (Çakmak) paşalar gibi… şimdi, Gazi-Çakmak ilişkilerine kısaca değinelim: 

  ÇAKMAK, MUSTAFA KEMAL’İ TEVKİF ETMEK İSTİYOR İstanbul’da Ali Rıza Paşa Hükümeti, Kurtuluş Savaşı’nı durdurmak, başarabilirse bu savaşı yönetenleri tevkif etmek için bazı tedbirlere başvurmuştur. Bu nedenle Erzurum’a olağanüstü yetkili bir kurul göndermiştir. Bu kurulun en yetkili ve nüfuzlu kişisi FEVZİ (ÇAKMAK) PAŞA’dır. 9 Kasım 1919 tarihinde yapılan gizli görüşmede Çakmak, Karabekir’e şunları söylüyor: ‘’MUSTAFA KEMAL VE ALİ FUAT PAŞA’LAR MUHTERİS VE MENFAAT DÜŞKÜNÜDÜRLER. YALNIZ SANA İSTİNAT EDİYORLAR. ŞUNU İYİ BİL Kİ EĞER MUSTAFA KEMAL PAŞA İKTİDARA GELİRSE İLK İŞİ SENİ İMHA ETMEK OLACAKTIR. BU HUSUSTA, TANIDIĞIN BİRÇOK ZATLAR VE HUSUSİYLE SENİN EN EMNİYET EDEBİLECEĞİN İSMET (İNÖNÜ) BEY VE SAMSUNLU ŞEFİK BEY DE BU KANAATTEDİRLER. MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN TEVKİF EDİLEREK İSTANBUL’A GÖNDERİLMESİ VAZİFEMDİR. MUHALEFET ETME. KENDİLERİNİ TEVKİF EDEREK İSTANBUL’A GÖNDEREYİM.’’

  (3) Ve Karabekir şiddetle itiraz eder, bu tevkif tasarı da gerçekleşemez. Gazi sonradan bu olayı öğrenecektir… ANADOLU EŞKİYALARI ! Bir de Fevzi Çakmak’ın altına imzasını koyduğu şu belgeyi okuyalım: Bandırma, 19 Mart 1919 BURSA’DA 56. FIRKA KUMANDANLIĞINA Şifre ‘’KUVAY-İ MÜTELİFE KARADENİZ BAŞKUMANDANI AMİRAL GALTROP’UN HARBİYE NEZARETİNE BİR ÜLTİMATOM VEREREK ANADOLU’DA HUSULE GELEN HADİSELERDEN, MERKEZ-İ HÜKÜMETİ TANIMAMAK YOLUNA GİRDİKLERİNDEN DOLAYI TEDABİR-İ EDİDE İTTİHAZ EDECEĞİ BİLDİRİLMİŞTİR. MÜTAREKE ŞARTLARINA MÜNAFI OLMAYAN İSTANBUL’UN İŞGALİ YÜZÜNDEN ‘ANADOLU’DA BAZI SERGERDELERİN’ HAREKETLERİNİN MENAF-İ HAKİKİYE-İ OSMANİYE’YE MUHALİF OLDUĞU VE ANADOLU’DA TARAF-I ŞAHANEDEN MENSUP EN KIDEMLİ KUMANDAN OLAN YUSUF İZZET PAŞA’NIN HARBİYE NAZIRI NAMINA BU EMRİ BÜTÜN KITALARA TEBLİĞ ETMESİNİ VE BÜTÜN ORDUNUN İSTANBUL HÜKÜMETİNİ TANIMASININ TEMİNİNİ RİCA EDERİM.’’

  Harbiye Nazırı Fevzi İstanbul işgalini Mondros Mütarekenamesi’ne uygun bulan, Ulusal Kurtuluş Savaşçılarını ‘’EŞKİYA’’ diye niteleyen Fevzi Paşa, bu telgraftan kısa bir süre sonra Harbiye Nazırlığı koltuğundan İngiliz askerlerinin süngüsüyle kaldırılıp atılacak ve acı gerçekle yüz yüze gelecektir. Ve anlayacaktır ki teneffüs edeceği hür hava Anadolu’dadır ve bir millet için bağımsızlık nimetlerin en büyüğüdür. O halde o da bu savaşa bir nefer gibi katılmalı, bir zamanlar tevkifi için çaba harcadığı Mustafa Kemal’in açtığı kurtuluş bayrağının altına girmelidir. Bu nedenle Ankara’ya kaçmak çarelerini araştırır. Şimdi bu olayların ışığında Ali Fuat Paşa’nın anılarını izleyelim: ‘’Sözü Lefke’de geçirdiğimiz 25-26/Nisan/1920 gecesine getireceğim. Saatlerce at sırtında devam eden bir yolculuktan sonra geç vakit Lefke (Osmaneli)’ye gelmiştik. Ertesi günü sabahın erken saatlerinde Gevye’ye hareket edecektik. Lüzumlu emniyet tedbirlerini alıp istirahate çekileceğimiz sırada telaşla odaya giren yaverim: -Fevzi Paşa hazretleri teşrif ettiler, görüşmek istiyorlar. Dedi. Bu, hangi Fevzi Paşa olabilirdi? Sual sormaya lüzum kalmadan yaverim sözlerini tamamladı: -Eski Harbiye Nazırı Ferik Fevzi Paşa efendim. Yerimden sevinçle fırladım. Paşa’yı kapıda istikbal ettim. Yüzünden yorgun olduğu anlaşılıyordu. Elimi sıktı. -Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur, derler. Fevzi Paşa’ya yer gösterdim. Otururken: -Birbirimize kavuştuk ama galiba biraz geç oldu? dedi. -Ne ziyanı var paşam, tekrar birleştik ya.’’

  Fevzi Paşa bundan sonra Harbiye Nezareti’nin İngilizler tarafından nasıl işgal edildiğini, Anadolu’ya geçmek için kimlerin aracılığından faydalanılacağını ve yollarda çektikleri zorlukları ve tehlikeleri anlatıyor... Sözü tekrar Cebesoy’a bırakıyoruz: ‘’Fevzi Paşa’nın Ankara’ya karşı vaziyetini derhal düzeltmek zarureti vardı. Bunu benim yapmam lazımdı. Fakat teşebbüsümü hissettirmek istemiyordum. Paşa’nın yanından uzun müddet ayrılmam, nazari dikkati çekebilirdi. Dışarı çıkarak Erkanıharp Reisim Binbaşı Saffet (5) Beye şu talimatı verdim: -Hemen telgrafhaneye gidiniz, Mustafa Kemal Paşa’nın pek mühim bir mesele için telgraf başına geçmesini rica ettiğimi bildiriniz. Geldiği zaman eski Harbiye Nazırı Fevzi Paşa’nın Lefke’de bulunduğunu haber verdikten sonra namıma şunları arz ediniz: ‘’Fuat Paşa, Fevzi Paşa’yı yalnız bırakamadığı için makine başına gelemedi. Hürmetlerini arza beni memur etti. Vaziyetimizde bir değişiklik yoktur. Bie an önce Gevye boğazına giderek orasını kuvvetlice tutmak tasavvurundayız. Fevzi Paşa’nın daha 15 gün evvel Harbiye Nazırı iken Ankara’yı tanımamak hususunda aldığı vaziyet Anadolu’da duyulmuştu. Bilhassa isyan mıntıkalarında. Fevzi Paşa’nın bu muhalif vaziyeti aleyhimize bir hayli istismar edilmiştir. Paşa’nın birdenbire kendiliğinden bize gelmiş olması, isyan mıntıkalarında lehimize iyi bir vaziyet yaratacağı şüphesizdir. Bu hali her tarafa duyurmakta gecikmeyeceğiz. Paşa’nın eski vaziyetini bırakıp kendiliğinden bizim tarafa geçtiğinden bütün arkadaşlarınızla beraber memnun kaldığınızı ve Ankara’da kendisine intizar buyurduğunuzu bir telgrafla hem de kendiliğinden Anadolu’ya geçen Paşa, sizden beklediği hüsn-i kabulü görmekle memnun olacaktır. Fuat Paşa biraderinizin ricası bundan ibarettir. Emrinizi bekliyoruz.’’ 

  GAZİ’NİN CEVABI:  Cebesoy anılarına şöyle devam ediyor: ‘’Ankara’dan müsbet cevap bekliyordum. Fakat biraz sonra beni dışarıya çağıran Saffet Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın şu kısa cevabı verdiği haberini getirdi: ‘’FEVZİ PAŞA’YI GELDİĞİ YERE İADE EDİNİZ.’’ Hiç beklemediğim bu cevap karşısında müteessir olmuştum. Bu meselenin hemen o gece iyi bir surette halledilmesini günün şartlarına göre elzem görüyordum. Bir bahane ile Fevzi Paşa’nın yanından ayrılarak telgrafhaneye gittim. Mustafa Kemal Paşa makine başında beni bekliyordu. Fevzi Paşa hakkındaki görüşümü tekrarladıktan sonra, kabul ve tasvip buyurmasını eski bir arkadaşı sıfatıyla ısrarla rica ettim.’’ Ve Ali Fuat Paşa; Mustafa Kemal Paşa’yı razı ediyor, başa aldığımız telgraf da böylece Fevzi Paşa’ya veriliyor. İşte, Fevzi Paşanın Ankara’ya geçişinin öyküsü… Ali Fuat Paşa‘nın ısrarı olmasaydı, Ulusal Savaşın plaketinde başta gelenlerden ‘’Fevzi Çakmak’’ adı, bugün muhalifler, belki de hainler arasında anılacaktı. ‘’Yıldızın parladığı anlar’’ çoğu kez kaderin sırat köprüsünden geçiyor…

  KAYNAKLAR: (1) Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları (2) Sadi Borak, Bilinmeyen Yönleriyle Atatürk (3) Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz (4) Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları (5) Eski Milli Eğitim Bakanlarından Saffet Arıkan (6) Cebesoy, a.E. S. 372 Sadi Borak (Atatürk’ün Özel Mektupları s. 105-106-107-108-109-110

Category: , , , ,

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

15 yorum: