"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI

Unknown | 16:57 | 0 yorum

   Milli Yapı ve Bozgunculuk

   Lozan Antlaşmasını bir tümce ile anlatın deseler, ''Türkiye’nin tapusu'' derim. Bu tapunun bedeli; ne paradır, ne de başka bir mâli değer. Bu tapunun bedeli; milyonlarca candır, kandır.

   Lozan (Misak-ı Milli ya da Milli Sınırlar) Milli anddır. Milli yapıdır.
Lozan Antlaşması da, Sevr Antlaşması da birer barış antlaşmasıdır.
Barış antlaşması dedikleri de kısaca, yenen tarafın isteklerinin yenilen tarafa zorla kabul ettirilmesidir.

   İnsanlar ne türden acı çekerse çeksin çoğunlukla nedeni bilgisizliktir.
Bilgi; insanı güçlü kılar. 1914 ve 1918 yılları arasında yaşadığımız Birinci Dünya Savaşı'nı kapsamlı olarak bilmiyorsak; Sevr (10 Ağustos 1920) ve Lozan (24 Temmuz 1923) Barış Antlaşmaları'nın ne olduğunu ya da ne olmadıklarını ayrıntılarıyla bilmiyorsak; yaşadığımız bozgunculuk olaylarını; anlayamaz, ne yapmamız gerektiğine karar veremez, attığımız her adımda ölümcül tuzaklarla karşılaşırız.

   Birinci Dünya Savaşı’na katılan Osmanlı Hükümdarlığı, savaştan yenik çıkmış, 25 maddeden oluşan 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması'nı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu 25 madde; Osmanlı Devleti'nin boynuna geçirilen idam ilmiğinden başka bir anlam taşımamaktadır. Bu antlaşmaya dayanarak, Anadolu toprakları, yenen devletlerce işgâl edilerek paylaşılmaya başlanmış, 10 Ağustos 1920'de, Sevr Barış Antlaşması'yla da bu paylaşım resmileştirilmiştir.

   Türk Milleti’nin yok edilişi anlamına gelen bu antlaşmayı kabul etmeyip, kurtuluşa inanan Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da, Bağımsızlık Savaşı'nı başlatmış ve zaferle sonuçlandırarak, Sevr Barış Antlaşması'nın uygulanmasını geçersiz kılmıştır.

   24 Temmuz 1923 tarihinde, İsviçre'nin, Lozan şehrinde imzalanan antlaşmayla, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı tüm dünyaya ilân edilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri; o gün bugün, bu antlaşmayı kabul etmemiş, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını tanımamıştır.

   Atatürk’ün, aramızdan beden olarak ayrılışından sonra, iktidar olanların ''hepsi'', Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımayan ABD ile; savunma, iktisat, eğitim alanlarında yeni anlaşmalar imzalamışlardır.
Bu anlaşmalar sonunda geldiğimiz durum ortada.

   Ülkemiz bölünmeyle karşı karşıya. Türk Milleti bölünmeyle karşı karşıya. “Su uyur, düşman uyumaz.” demiş, atalarımız.

   ABD ve AB; Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’ni yok etmek için önce; Türk Gençliği arasında sağ ve sol çatışmasını, sonra PKK bozgunculuk örgütünü yarattı. Bu bozgunculuk örgütü ile Türkiye’nin iktisâdını çökerttiler, Türk Milleti’nin birliğini bozdular.

   PKK bozgunculuk örgütünün, milletsever Güneydoğulu yurttaşlarımızla hiçbir ilgisi yoktur. ABD, Kürtler'i çok mu seviyor? Ne sevmesi! Irağ’a, Libya’ya, Kuzey Afrika’ya getirdiği, sözüm ona halk egemenliklerini görmüyor muyuz?

   ABD, 6 ve 9 Ağustos 1945'te; Hiroşima ve Nagazaki’ye attığı atom bombalarıyla; yaşlı, genç, bebek, çocuk, kadın, erkek düşünmeden yarım milyon insanı yok etmiştir.

   İngiltere’nin, Fransa’nın, Almanya’nın, İtalya’nın geçmişleri de kanlıdır.

   ABD ve AB'yi; dost ve ortak kabul eden yöneticilerimiz, yaptıkları yanlışları görmek istemediler, istemiyorlar. Ne diyelim?

   Bizim siyasi partilerimize bir bakalım. CIA'nın denetiminde olmayan hangi siyasal parti, hangi dernek, işçi ve işveren, hangi sendika, hangi kurum var acaba? Ben bilmiyorum. Bilen varsa, açıklasın da bilelim.

   Ülkemizin başına belâ edilen bozgunculuk olayları, son 60 yıl boyunca sağ ve sol diye, ayrılıkçı ve bölücü niteliğiyle süregelmiştir.

   Kurtuluş var mı? Evet, var. Sömürgeci ABD ve AB'nin plânlarını altüst etmek zorundayız. Bunu başarabiliriz.

   Başarmak için; küresel çetenin, ABD ve AB'nin denetiminde olan yazılı ve görsel basından kurtulmalıyız. Bu basın, bukalemun gibi her renkte ve her kılıkta olabilir, aldanmamalıyız.

   Temel ilke; Türk Milleti’nin namusu, şerefi ve onuruyla bu vatan toprağında gönençli yaşamasıdır. Ne ABD’ye, ne de AB'ye ihtiyacımız var.

   Bugünkü siyasal partilerden hangisinin güven verdiğini söyleyebiliriz?

   Avrupa Konseyinin hazırladığı raporda: “ Türkiye’de, bozgunculuğun kaynağı milli yapıdır.” diye yazıyor. Ülke bütünlüğü, bozgunculuğun kaynağıymış. Ne istiyorlar? Bölünmemizi.

   Bozgunculuk örgütü PKK'nın, Kürtler'in çıkarlarına hizmet ettiğini kim söylerse, o da sömürgeci ABD ve AB'nin uşağıdır ve insanlık düşmanı bir alçaktır.

   Kemalist yapının yok olmasını istiyorlar. Peki neden? ABD ve AB; Lozan Barış Antlaşması'na karşıdırlar. Onları anlayabiliriz. Lozan Antlaşması'na karşı olan, içimizdekilere ne diyebiliriz? Ben, içimden geçeni söyledim. Peki ya siz?

                                                                                                             Ali Çevikyiğit

NOT:
1- İnternette; gugılda ''dikbaştv'' yazıp, araştırmacı yazar Yılmaz Dikbaş’ın 10'ar dakikalık, sıkıcı olmayan, bilgilendirici ve aydınlatıcı konuşmalarını izlemenizi;
2- Güncel Meydan internet sitesindeki izlenceleri izlemenizi ve makâleleri okumanızı öneririm.

Yayının oluşturulma tarihi: 29 Temmuz 2013 

Bugün: 1 Eylül 2013, Kuvayı Milliyeci

Category: , ,

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum