"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

Davalı: DEVLET

Unknown | 12:52 | 0 yorum

Sahipsiz DEVLET

  Atatürk'ten sonra gelen politikacılar; yıllar yılı, kendi beceriksizliklerini, daha ziyade ihanetlerini örtbas etmek için 'DEVLET'i kullandılar. Hiç bir zaman, suçu; kendilerinde ve alt kadrolarında görmek istemediler. Sanki; DEVLET'i yöneten, yasaları çıkaran, kaldıran; kendileri değillermiş gibi!

  - 'Kişi', DEVLET'i mahkemeye veriyor! 

   Yahu, DEVLET; eti-canı olan bir varlık değil ki, cezalandırasın.

   DEVLET adına kişiler iş görür. Eğer yapılan bir haksızlık varsa, o haksızlığın olduğu DEVLET kurumundaki SORUMLU kişilerin mahkemeye verilmesi ve onların cezalandırılması, tazminatı onların ödemesi gerekirken, böyle yapılmaz.

   Neden? 

  Çünkü, o zaman; memura, bürokrata kimse haksızlık yaptıramaz da ondan! 

  Zavallı koruması olmayan DEVLET'i mahkemeye verdin mi; veren de, onu savunan avukat da, DEVLET'i savunması gereken avukat da, kararı veren yargıç da ziftlenir.

   Hele hakim, mümkün olduğu kadar büyük rakamları onaylar. Çünkü, para onun cebinden çıkmıyor; aksine ne kadar fazla yazarsa, o kadar payı artıyor!

   Bu iş ne zaman başladı?

  Tespit edildiği kadarıyla, KEBAN Barajı'nın inşaatıyla, Demirel döneminde. O zaman bazı açıkgöz avukatlar %20-50'sini almak kaydıyla toprakları su altında kalacağı için istimlak edilen köylüleri kışkırtmışlar, DEVLET aleyhine istimlak bedelini yükseltmek amacıyla dava açtırmışlardı. 

  Davalı DEVLET! 

  Onu savunan Hazine avukatı, hakim, köylü avukatı ortak şirket kurup istimlak bedellerini yükselttiler, aldıklarını bölüştüler. Bu yüzden, baraj, olması gerekenin 2-3 katı fazlasına maloldu!

  Bu iğrenç uygulamanın örneklerinden biri;

  bu ülkenin mihenk taşlarından, rahmetli Uğur Mumcu'nun katledilmesinde "DEVLET'in sorumlu" bulunup, "ailesine 40 milyar TL tazminat ödemeye mahkum" edilmesidir! 

   DEVLET kendi bekçi olup adamın kapısına dikilecek değildi ya! Sorumlu bekçi, onu göndermeyen karakol komiseri, emniyet müdürü, en son da İçişleri Bakanı. Silsile böyle sürer gider... 

  Bu heriflerden alsana, bir hakkın varsa. Yok! Sahipsiz DEVLET'i soymak dururken, niye başkasıyla uğraşsınlar ki!

  WebmasterSitesi-Aklın ve Bilimin Işığında

Category: , ,

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum