"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

Sorgulamayan bir gençlik yetişiyor!

Unknown | 10:58 | 0 yorum

 

Yıllar önceydi, bir üniversite daha açılıyordu, neden açıyorsunuz, mevcutları bir iyileştiriniz dediğimizde, aklımıza bu siyaset oyunu gelmemişti.

   Gelin sistemin köklerine bir gidelim. Özallı yıllarda futbol sahaları yapılıyordu, amaç gençlerin enerjilerini boşaltacaklar sahalar yaparak gençlerin anarşi ve teröre gitmesine engel olmaktı. Bir süre sonra gençler bunu anladığında yeni oyuncalar lazım oldu gençlere. Gel zaman git zaman bir protesto modeli gelişti,halk da isyan etmeye başlamıştı, çocukların okuması üniversitelere gitmesi gerekliydi. Şartlar iyi değil okumak isteyen gençlere okul lazım, o halde yeni üniversiteler inşaa edelim. Edildi. Sayıları bugün 600 civarında. Nitelikli üniversitemi derseniz, el cevap yerlerde sürünüyor, zavallı çocuklarımız bir üniversitede okuduğunu, anne babaları da çocuklarının bir üniversitede okuduğunu sanıyorlar. Hastahanesi olmayan Tıp Fakülteleri, binası olmayan üniversiteler( Hakkari Üniversitesi Balcalı Adanada) daha hangisinden bahsedelim.

   Gençler, ilk okula başladıklarında sınıfta kalmadan orta okula kadar gidecekler, siz öyle veya böyle geçireceksiniz, ortaokula giden çocuk ise sınıfta kalmayacak liseye kadar öyle veya böyle geçecek.. Sistem öyle ayarlanıyor.. Peki liseye giden ne olacak? Onlarda öyle olacak zorunlu 12 yıllık eğitim ya? Şimdi liseye BOŞ kafayla gelen çocuk bir şekilde liseyi bitirtilmeli, kimsenin çocuğu üzülmemeli iktidarı da oy vererek, görmeli.

   Lise birde çocuk 9 dersten kalır, bakanlık yukardan bir yazı ile hepsini üst sınıfa geçirin der. Çocuk haliyle kendine güvenememeye başlar. Bakan, beni destekliyor ya, ders çalışmaya gerek yok, sistem o çocukları sistemin içinde okulun bahçesinde tutmaya odaklanmıştır, ne öğrendiğine değil. Çocuk hasbelkader lise eğitimini tamamlar, sınava katılır başaramaz, çalışır çabalar dershaneye gider ikinci sınavda kazanır. Yaş 21-22 olmuştur. Bir ücra şehirdeki, lise seviyesinin altında bir üniversiteye giden genç artık üniversitelidir, çabalar, ter döker dört yıl. Ümitle bekler o gelecek güzel günleri. Yaş 25-26 olmuştur. KPSS sınavlarına katılan genç ilk aşamada kaybedince askere gider gelir. Yaş 30'a geldi. Artık gençlik ateşi direnci kalmamış ümitler suya düşmüş, kırgınlıklar yaşamış son ümitlerini şu son defa gireceği deshanelerden aldığı enerjiyle KPSS sınavına saklamıştır. Müjde müjde gencimiz kendisini bir yere attı, kazandı. (Diğer şanssızlar cabası) Artık işine başlayabilir işinin adamı olabilir. Fakat o ne gencimiz kendini OT gibi görüyor. Bir insan topluluğu içinde konuşamıyor bile.

   Eğitim sistemi ve siyasetimizin istediği bu olsa galiba? Gezi parkı eylemleri: ''YANILIYOR MUYUZ?'' dememize sebep oldu.

   Hükümetlerimiz; KONUŞMAYAN, KONUŞAMAYAN, DÜŞÜNMEYEN, DÜŞÜNEMEYEN BİR NESİL İSTİYORLAR. ÇÜNKÜ, GENÇ NESİLLER OY DEPOSUDUR. DÜŞÜNÜRSE iktidarları devirirler.

                                                                                                  Türk Nizamettin Aktaş


Yayının oluşturulma tarihi: 21 Haziran 2013 

Bugün: 28 Ağustos 2013, Kuvayı Milliyeci

Category: ,

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum