"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

Gezi Parkı Olayları'nda: Gözaltından Çıkan Arkadaşlar Anlatıyor

Unknown | 14:18 | 0 yorum

   



















   19 Haziran, Çarşamba günü, saat: 17.00'da, Çağlayan Adliyesi'nden serbest bırakıldık. 

   Polisin, Cumartesi akşamı başlattığı gezi harekâtı akabinde, Divan Otel önündeki park sakinlerine asitli sularla saldırmaya devam etti. Buna tepkisini göstermek isteyen insan yığınlarına, biber gazlarıyla karşılık veren polis, pazar günü Taksim'den, Kabataş'a kadar bütün sokakları şiddet alanına çevirdi.

   Cihangir'de, arkadaşımızın evinden çıkıp ne oluyor diye baktığımızda, Ayça'yla birbirimize kelepçelenerek gözaltına alındık. Biber gazlarına boğulmuş Tophane, Kabataş caddelerinde büyük bir gurupla, zırhlı polis otobüsüne bindirildik. Polis otobüsünde Karaköy yönünde ilerlerken, eylemci gurupların taş yağmuruna tutulduk. Polis, ölüm korkusu hissetmiş olacak ki, olay sonrasında, hislerini bize karşı şiddete dönüştürdü. Küfürler etti, sikmekten, sokmaktan bahsetti. Buradaki kadınları nasıl becereceğini kustu. Hiçbir zaman taş atmadığını söyleyen insanları tokatladı.

   Sonrasında, Vatan Emniyet'e getirildik. 25 kişilik otobüste, 48 kişiydik. Alışverişten dönen teyze ve kızı; AKP'ye oy vermiş, ama bu anlamsız polis şiddetine tepki göstermek isteyen abimiz; ilk kez tepki yürüyüşüne gelmiş olan biz gençler hep beraberdik. Sonrasında polis havalandırmayı kapattı, kaloriferi açtı dışarı çıktı. Bir buçuk saat, avukatlar gelene kadar pişirildik, sırılsıklam olduk, baygınlık geçirenlerimiz oldu.

   9 saatlik otobüs süreci sonrası betonda geçen yarı uykulu, baygın 6 saat ve nezaret günleri başladı. Nezaret ağzına kadar doluydu. gece yarısı sorgulamaları,yasalmış gibi gösterilerek parmak izi ve fotoğraf alımları, keyfi gece uyandırmaları, çarşılı arkadaşların direnme azmiyle kolay atlatıldı.

   Çarşamba günü, ikindi zamanı, savcılıkta ifade sonrası bir kısmımız salıverildik. Kalanlarımız, gece bırakıldı. Evimize 3 gün sonra dönebildik.

   Bu olaylar bizde direniş umudunu doğurdu. Devletin; baskı ve şiddetle yıldıracağını zannettiği insanlar ortak baskı karşısında en güzel dayanışma örneklerini gösterdi. Bir peçete parçasını bile, 4'e bölüp kullandık, yarım simidi 5 kişi paylaştık. Korkuyla yüzleşmeyi öğrendik. Yeni insanlar tanıdık. Şimdi umutsuzluğumuz umuda dönüştü. Mücadele devam ediyor...

   Listesini, internetten bulacağımız parklar; 9.00'da, forum alanlarına dönüşüyor. Yaşadığımız şehirlerin sorunlarını tartışıyoruz. Anlamak istemeyen, şiddet dolu konuşan devlet diline karşı, halk olarak yanıtlar arıyoruz.

   AVM'lere gitmiyoruz. Mağaza zincirlerine gitmiyoruz. Yaşamımızı güzelleştiren parklara, kendi yaratıcılığımızla çiçekler dikiyoruz. Her türden toplumsal olaya karşı farkındalık geliştiriyoruz. Sürekliliğin sağlanması için, neler yapabileceğimizi tasarlıyoruz. Ortak sözümüzü, mecliste dillendirecek kanalları arıyoruz. Demokrasinin, 4 yılda bir sandığa gitmek olmadığını biliyoruz. Yerel seçimden, genel seçime değişecek olan anayasaya; anlamadan ve tartışmadan, hayatımızı sınırlayan tek gecede geçirilen yasalara yön vermek istiyoruz.

   Biz halkız. İnsanız, işçiyiz, işsisiz, öğrenciyiz, kadınız, eşcinseliz, sendikasızız, türbanlıyız, ateistiz, aleviyiz, deistiz, müslümanız, hristiyanız, örgütlüyüz, örgütsüzüz, evsisiz, dilenciyiz, ev kadınıyız, sanatçıyız, alkoliğiz; yani biz halkın her kesimiyiz.

Ayça ve Volkan

Yayının oluşturulma tarihi: 21 Haziran 2013 

Bugün: 27 Ağustos 2013, Kuvayı Milliyeci

Category:

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum