"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

Merdiven boyama eylemi, neyi örtüyor?

Unknown | 08:57 | 0 yorum

   

Bir fıkra bir gerçek:

   Fıkra:

   Bundan yıllar önce Anadolu'nun ücra köylerinden birinin bir mahallesinde, takma adı «Tombula» olan, evli ama oldukça çapkın bir kadın yaşarmış. Bu Tombula çapkın olduğu kadar da zeki bir kadınmış.

   Köyün delikanlılarından biriyle mercimeği fırına verip de adı çıkar, dedikodular başlarsa diye endişelendiğinden ötürü; geceleyin kalkar, ahırdan bir kova dolusu hayvan pisliğini alır, kendi kapısı da dahil, mahalledeki bütün evlerin kapısına bir güzel sürer, sıvar, boyarmış.

   Sabah kalkıp da kapısını bok içinde gören herkes, büyük bir öfkeye kapılır; sen yaptın, hayır sen yaptın diye birbirine girer, o kargaşada Tombula'yla ilgili dedikodular da unutulur gidermiş. Bu böyle yıllar yılı sürüp gitmiş.

   Gerçek:

   İstanbul Fındıklı'daki merdivenlerin; önce gökkuşağı renklerinde, ardından da boza boyanması sonucu ortaya çıkan tablo, usuma Tombula'nın öyküsünü getirdi.

   Bir yanda, milletlerarası sömürgeci çeteler her türlü alçakça yöntemlere başvurarak bir ülkenin bağımsızlığına ve bir halkın özgürlüğüne saldırının zeminini oluşturmaya çalışıyor; diğer yanda, o çetelerin buyruk kulu hizmetçisi bir hükümet, önüne atılacak bir kuru kemik düşüyle alçakça oyunlardan kendine rol kapmaya çabalıyor, öte yanda da ülkemizde yediden yetmişe herkes merdivenleri konuşup tartışıyor!

   Merdivenler konuşulmasın mı, tartışılmasın mı? Tabi ki konuşulsun, tabi ki tartışılsın. Orada küçük çapta bir devrim ve karşı devrim durumu söz konusu ve bilinçli her insan, bu çatışmada taraf olmak zorunda.

   Ancak bu, yanı başımızda adım adım oynanan alçakça oyunu ikinci pilana atmanın gerekçesi ya da mazereti olamaz, olmamalıdır. Asıl önemli ve öncelikli konu; Suriye'ye saldırı ve ülkemizi yönetenlerin bu saldırıda alçaklığa taşeron olma hevesleridir.

   Dolayısıyla, öncelikli gündem de bu olmalıdır. Öncelikli gündem bu olmazsa, biz, hep birlikte Tombula'nın komşularının durumuna düşeriz.

                                                                                                                    Batı Zeytinoğlu

Yayının oluşturulma tarihi: 3 Eylül 2013 

Bugün: 3 Eylül 2013, Kuvayı Milliyeci

Category: ,

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum