"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

İç düşmanlardan biri: Damat Ferit Paşa

Unknown | 11:04 | 0 yorum

Atatürk, gençliğe hitabesinde, dikkatimizi, iç ve dış bedbahtlara çeker. Bunları, genel olarak, şöyle tanımlar: Bağımsızlığımızın düşmanı olan, bizi, ekonomimizi geliştirme gayretinden, böylece, gelişme hedefimize erişmekten alıkoyan, iki kuvvet vardır. Biri dış düşmanlar, dış bedbahtlardır. Bunlar, ülkemizi sömürge yapmak isteyenlerdir; bunun için de, akılcı olmamızı, istemeyenlerdir… Ancak bizim için, dış düşmanlardan daha zararlı, daha öldürücü birileri daha vardır ki, onlar da, iç bedbahtlardır; aramızdaki hainlerdir. Bunlar “biz büyük bir devletin yardımı olmaksızın, varlığımızı koruyamayız” der, dış düşmanlara yanaşır, onlara hizmet ederler. Milli bağımsızlığımızın, en büyük düşmanı, asıl bunlardır…

15  Mayıs 1919 tarihinde, Yunan, İzmir’i işgal ediyor. Devletin  valisi,  Kambur İzzet, iç bedbahtlardan biri olarak, memurlarından  “Yunan  birliklerinin, özel bir tören ve saygı ile kabulü”nü ister.  Halife ve  Padişah Vahdettin’in, İstanbul Hükümeti, Adliye Nazırı, Ali  Rüştü’nün,  İstanbul basınında yer alan, 12 Temmuz 1920 tarihli  demecinin bir bölümü  şöyledir: “General PARASKEVOPULOS’un ordusu, şimdi  sürat ve şiddetle,  harekâta devam edecek olursa, birkaç haftada,  Ankara surları önünde  bulunacaktır. Yunan ordusunun başarısı için dua  ediniz! Bu ordu (yani  Yunan ordusu) bizim ordumuzdur!”

Vali,  Kampur İzzet  ve bakan Ali Rüştü’yle aynı kişilikte olan,  diğer bazılarını da sayalım:  Artin Cemal, Sait Molla, Ali Galip, Refi  Cevat Ulunay, Şeyh Sait, Ali  Batı, Anzavur, Çerkes Ethem, Damat Ferit,  Ali Kemal … Türk genci,  bunların adlarını ve yaptıklarını, zihnine  kazımalıdır. Çünkü, bu  kişilikler, her dönemde vardır; bugün de  siyasette, yönetimde,  üniversitelerde, medyada, hurafecilikle iş  başındadırlar… “İç  bedbahtların”ın tanınması, tarihimizdeki tiplerini  iyi bilmekle olur… Bu  amaçla, yukarıda adı geçenlerden birinin, Sultan  Vahdettin’in gözde  sadrazamı, Damat Ferit’in kişiliğini yazıyorum… Bu  “iç bedbaht”ın,  unuttuğumuz bazı iğrenç özelliklerini, hatırlayalım…  Atatürk, milletiyle  el ele, Anadolu’da, düşman işgaline karşı, bin bir  zorlukla boğuşurken;  Damat Ferit’in, ne dolaplar çevirdiğini, tarih  belgelerini sıralayarak,  ortaya koyalım...

***

1918
- Damat Ferit, Ayan Meclisi’nde, Meclis-i Mebusan’ın, feshini ister.  

1919
- Damat Ferit’in, General WEBB’e söyledikleri: “Ben ve Sultan, Allah’dan sonra, umudumuzu İngilizlere bağladık.”

-  Amiral WEBB’in raporu: “Hükümet, yeni tutuklamalara başladı.  İtaatli  bir ata, fazla antrenman yaptırıyoruz. Daha fazla adam  tutuklarsak, bu  hükümet istifa eder. Daha iyisini bulamayız. Sadrazam,  her valiye, bir  İngiliz danışman atamak istiyor. Bizi mahcup ediyorlar  (General demek  istiyor ki, öyle vatan hainleri ki bunlar, biz  istemeden, onlar bize  yaranmaya çalışarak, bu utanmazlıklarıyla,  utanmazları bile  utantırıyorlar)… Damat Ferit Hükümeti, düşünülmesi  mümkün olan, en  İngiliz yanlısı hükümettir.”
 Damat Ferit’in demeci: “Fransa’ya savaş ilan etmek, insanlığa savaş ilan etmektir.”

-  Damat Ferit, İngiliz Yüksek görevlisi, Amiral CALTHORPE’a,  şöyle der:   “Vahdettin’in takip ettiği amacın, Osmanlı Hükümeti’ni,  İngiliz  Devleti’ne, mutlak bir teslimiyetle bağlamak olduğunu” söyler  ve  Vahdettin ile birlikte hazırladıkları, İngiliz mandası isteyen,   şaşırtıcı projeyi sunar.

- Damat Ferit, İngiliz yetkililere “Ermenilere, doğuda özerklik verilebileceğini” bildirir.

-  Yüksek görevli CALTHORPE’un raporu: “Damat Ferit, İngiliz  mandası  istiyor. Padişah, yalnız kendi kişisel güvenliğini düşünüyor.”

- Fransız Başbakanı CLEMENCEAU, Barış Konferansı adına, Damat Ferit’e, aşağılayıcı bir yanıt verir.

***

- Damat Ferit, Erzurum Kongresi’ni yasaklar ve Atatürk’ün tutuklanmasını ister.
-  Damat Ferit, İngiliz Yüksek görevlisi Müsteşarı, Tom  HOHLER’den  “Gereklilik halinde, Padişah ve kendilerinin güvenliklerini,  İngilizler  tarafından korunup korunmayacağını” sorar.
- Damat Ferit, İngilizlerden “bütün tutuklu Türkleri, Malta’ya götürmelerini” ister.
- Damat Ferit Hükümeti, bütün illere “Kuva-yı Milliye’nin dağıtılması” emrini verir.
-  Damat Ferit’in demeci: “Mustafa Kemal hareketi, çabuk geçen  bir  heyecandır; askerî bakımdan önemsizdir, halk hükümete sadıktır.”
- Damat Ferit, İngilizlerle, gizli bir anlaşma imzalar.
- J. De ROBECK’ten, Vahdettin’in, hayatı için güvence ister.
- Amiral WEBB’in raporu: “Eski sadrazam Damat Ferit, Padişah’ın, tahtından indirileceğinden kaygı duyduğunu söyledi.”
1920
- Amiral WEBB’in raporu: “Damat Ferit, İngiltere’ye teveccüh göstermek için, her istediğimiz kimseyi, tutuklamaya hazırdır.”
- Damat Ferit, Yüksek görevli J. de ROBECK’ten, Anzavur kuvvetleri için silah ister.
- Damat Ferit Hükümeti, Anzavur’a, paşalık unvanı verir ve yeniden, Balıkesir Mutasarrıflığı’na atar.
- Damat Ferit, millî hareketi, bir beyanname ile kınar.
- Damat Ferit, J. de ROBECK’e “M. Kemal’e karşı, Kürtleri, birlikte kullanmayı” teklif eder.
- Kuva-yı İnzibatiye Birliği’ne, sancak verir ve birliğin 1. Alayı’nı, İzmit’e gönderir.
- TBMM, Damat Ferit’i, vatandaşlıktan çıkarır.
-  Yüksek görevli J. de ROBECK’den, Lord CURZON’a: “Sadrazam  Damat Ferit,  gelecekteki hanedanlık için, İngiliz himayesini istedi ve  yeni yetişecek  şehzadenin, tamamen İngiliz dostu olarak  yetiştirileceğini söyledi.”
- Ankara İstiklal Mahkemesi, Hıyanet-i Vataniye Kanunu uyarınca, Damat Ferit, idama mahkûm etti.
- Damat Ferit’in, İngiliz Yüksek görevlisi, J. de ROBECK’e teklifi: “Kürtleri, Mustafa Kemal’e karşı, birlikte kullanalım.”
-  Yüksek görevli, J. de ROBECK’ten, Lord  CURZON’a: “Güvenebileceğimiz tek  sadrazam, Damat Ferit yerinde  kalabilirse, bize çok yararlı olabilir.  Halk, çok muhalefet ederse, onu  orada tutmanın yararı yok.”
- Damat Ferit, milliyetçilere karşı, VENİZELOS’la anlaşmak üzere, M. PAİLLARES’i, gizlice, Yunanistan’a gönderir.
-  Damat Ferit, İngilizlerden, Milli  Mücadele’yi söndürmek için, 15 bin  asker ve 25 bin jandarmanın  silahlandırılmasına, izin verilmesini ister.
-  İşgalcilerin, Ankara’ya bir heyet gönderilmesi isteğine,  Damat Ferit  karşı çıkar. Fransız Yüksek görevlisi, bu nedenle, Damat  Ferit’in,  görevden uzaklaştırılmasını ister.
-  Damat Ferit’in, J. de ROBECK’e açıklaması: “Padişah,  milliyetçi  eğilimli bir hükümetle, çalışmaya rıza göstermektense, belki  de tahtını  bırakacaktır.” (Damat Ferit burada, Vahdettin’in de milli  olmadığını ve  milli olmayan hainlerle çalışmak istediğini, dolaylı  yoldan, düşmanlara,  itiraf ediyor)
- Ankara İstiklal Mahkemesi, Damat Ferit’le, Sevr’i imzalayan, Hadi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşat Halis’i, idama mahkûm eder.
-  Yüksek görevliler, Ankara’yı, Sevr Antlaşması’nı kabul etmesi  için,  ikna ile görevli bir heyet göndermesi hakkında, Damat Ferit’e  nota  verir.

1922
- Damat Ferit İstanbul’dan gizlice kaçar.

1923
-Damat Ferit, Nice’de (Fransa) ölür.

Bir “iç bedbaht”ı,  anlayış ve  eylemleriyle, daha yakından tanımış, Türk milleti, canını  dişine  takmış, bir ölüm kalım savaşı verirken, onun, neler yaptığını,  görmüş  bulunuyoruz. Şimdi, bu gözlem verilerine dayanarak, genelleme  yoluyla,  onun bir, ihanet resmini, çizmeye çalışalım. Bu ihanet resmi,   günümüzdeki örnekleriyle, işlevsel benzerlik taşıdığından; günümüzdeki   benzerlerini, tanımamızı kolaylaştıracaktır… Bu şahsın, ahlaktan nasibi   yoktur; bencildir, önce kendi can güvenliğini ve rahatını düşünür.  Şahsî  çıkarları, her değerden önce gelir. Milli duygulardan, eser  yoktur.  Milletini değil, kendisine makam veren, efendisini ve onun  geleceğini  düşünür. Kendi çevresini, unvan ve makama boğar… Millete,  sevgi ve  saygısı yoktur, milletimize güvenmez. Millî iradeye ve  egemenliğe  inanmaz. Milli harekete karşıdır, milliliğimizi eleştirir,  kınar.  Milletin hukukuna, sahip çıkanları, küçük görür… Ne kendine, ne   milletine güveni olmadığından, bütün umudunu, yabancı güçlere   bağlamıştır. Yabancı yönetimi altına girmeye, hazırdır. Hiç utanmadan,   manda yönetimi ister. Haindir, kendi halkına karşı, yabancı bir   devletle, işbirliği yapar.

Dış bedbahtların, gözüne girmeye çalışır.   Örneğin, İngiltere’yi memnun etmek için, millet zararına, hatta   yurtseverlere karşı, ülkeyi bölme pahasına, her şeyi, ne istenirse   yapmaya hazırdır. Tam anlamıyla, yabancıya bağımlıdır, ülkenin   savunulması için bile, yabancıya muhtaçtır, silahı bile ondan ister… Dış   bedbahtların, tam güvenini kazanmıştır. Yabancılar, onun   hizmetlerinden, sağladığı kolaylıklardan, son derecede memnundur. Ondan   daha iyi bir hizmetkâr, bulamayacaklarını düşünürler. Kendisini   destekler, iktidarda kalmasını isterler… İç bedbaht, yabancıya karşı,   aşağılık duygusu içindedir, Avrupalıyı çok yüksek görür. Yurtseverlere,   milliyetçilere, millî kuvvetlere düşmandır, onların, vatan uğrundaki   etkinliklerini, engellemeye çalışır; hatta dağıtılmalarını,   tutuklanmalarını, sürülmelerini ister. Bunu yabancı bir devletten de   ister. Vatan sevgisi yoktur. Yabancının, ülkemiz zararına, her isteğine,   hatta ülkemizin, bölünmesi isteğine bile, boyun eğer… Yabancılardan,   hakaret görür, sorun yapmaz. Kullanılır, işi bitince atılacaktır…


Dipçe: Turgut ÖZAKMAN, 1881-1938 Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Kronolojisi, Bilgi Yayınevi, İstanbul, 1999 

Dipçe: https://www.facebook.com/notes/oku/i%C3%A7-d%C3%BC%C5%9Fmanlar%C4%B1n-ki%C5%9Filik-%C3%B6rnekleri-t%C4%B1klay%C4%B1n%C4%B1z-okuyunuz/394545790592521 

Yayının oluşturulma tarihi: 2 Temmuz 2012

Bugün: 22 Ağustos 2013, Kuvayı Milliyeci

Category:

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum