"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

Büyük Yurt Şairi NAMIK KEMÂL

Unknown | 15:57 | 0 yorum

NAMIK KEMAL’DEN KIZINA MEKTUPLAR’A GEÇMEDEN EVVEL…

Namık Kemal, birçok alanda eserler vermiş ve kırk sekiz yıllık kısacık hayatına çok şey sığdırmış bir yazardır. Fikir ve söylevleri ile çağının hep bir adım ötesinde olmuştur. Namık Kemal, gerek gazetelere yazdığı yazılarla, gerekse edebî eserleri ile daima halkı aydınlatmaya çalışmıştır. Tanzimat ile başlayan modernleşme hareketleri her alanda kendini gösterirken, Namık Kemal fikir ve yazıları ile bu süreci hızlandırmaya gayret etmiştir. Kemikleşmiş örflere, inanışlara ve eski edebiyatın tüm türlerine karşı çıkan Namık Kemal, modernleşme için edebiyattan yararlanır.

Süleyman Nazif, Namık Kemal için “Bizi yaratan Allah, yetiştiren de Namık Kemal’dir” diyerek, onun devri için ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.

Dönemin içinde barındırdığı sorunlara gözünü kapatmayan Namık Kemal, “hürriyet”, “vatan” gibi kavramları da eserlerine taşımıştır. Eğitim meselesi de Namık Kemal’in üzerinde durduğu konulardan biridir. Halkın iyi eğitilmesi gerektiğini savunan Namık Kemal, eğitimin aile içinde başlayan bir süreç olduğunu düşünmektedir. Namık Kemal, yeni nesillerin iyi yetişmesi için kadınlara önemli roller biçer. Buradan hareketle kadınların daha iyi eğitilerek, sosyal hayatta kabul görmelerini ister.

Namık Kemal, kızı Feride Hanım’ a da kendi yanında olmasa bile iyi bir eğitim vermeye çalışmıştır. Feride Hanım’a yazdığı mektuplar incelendiğinde; yeniliklere açık, çağın ilerisinde bir aydın olan Namık Kemal, bir baba olarak da aynı özelikleri taşımaktadır.

Namık Kemal, kızına doğrudan ya da dolaylı olarak dersler verir ve onu geliştirmeye çalışır. Namık Kemal, kızının güzel yazı yazmasını, imlâya dikkat etmesini ve kendini geliştirmesini ister. “Lisan-ı Osmani’nin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülahazatı Şâmildir”1 başlığı altında Tasvir-i Efkâr’da yayınlanan makalesinde Namık Kemal, Türkçe’ye ve onun kullanımına gösterdiği titizliği açıkça ortaya koymuştur. Bu makalesinde Türk dili hakkında görüşlerini bildiren Namık Kemal, çeşitli önermelerde bulunmuştur. Bu açıdan kızı Feride Hanım’ın yazısı ve imlâsı için yaptığı uyarılar daha netlik kazanmaktadır. Mektuplar geniş bir konu yelpazesine sahiptir. Sosyal hayattan tabiat kurallarına kadar bir çok konuya yer veren Namık Kemal, kızını sorgulayıcı bir gözle yetiştirmeye özen göstermiştir.

(Namık Kemal’in, Feride Hanım’a yazdığı mektuplar için Fevziye Abdullah Tansel’in, Namık Kemal’in Mektupları adı altında topladığı ve dört ciltten oluşan çalışmasından yararlanılmıştır.)

KISACA NAMIK KEMAL’İ TANIYALIM: 

Namık Kemal, 1840 yılında Tekirdağ’da dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta annesini kaybettiği için Namık Kemal, dedesinin yanında yetişmiştir. 2 Aralık 1888 yılında da Sakız Adası’nda vefat etmiştir. Namık Kemal, yazdığı oyun, şiir, romanları ile devrin en önemli isimlerindendir. Çeşitli nedenlerle İstanbul dışında görevlendirilen Namık Kemal, uzun süre ailesinden ayrı kalmıştır. Namık Kemal, edebiyatı eğitici bir gözle değerlendirmiş ve toplumun eğitim düzeyini arttırmaya çalışmıştır. Özellikle kadınların iyi eğitilmelerini ve sosyal hayata daha çok katılmalarını istemiştir. Namık Kemal’in bu düşüncelerine, kızı Feride Hanım’a yazmış olduğu mektuplarda da rastlanmaktadır. Namık Kemal, büyürken yanında olamadığı kızının eğitimine mektupları ile katkıda bulunarak, Feride’yi her açıdan eğitmeye çalışmıştır. Bu çalışmanın amacı da; Namık Kemal’in, kızına yazdığı mektuplarda eğitimle ilgili unsurları tespit etmektir.

Namık Kemal, 25 Kasım 1870’de Avrupa’dan döndükten sonra, üç ay sürecek olan Gelibolu Mutasarrıflığı görevini üstlenir. Bu görevinden azledildikten sonra İbret gazetesindeki neşriyâtına devam etmiştir. Namık Kemal’in Magosa’ya gönderilmesinin asıl nedeni; yazdığı Vatan yahût Silistre adlı piyesidir. Bu piyesin 1873’de Gedikpaşa Tiyatrosu’nda temsil edilmesi ile halkta uyanan heyecan, dikkatleri üzerine çekmiştir. Namık Kemal’in Avrupa’dan arkadaşı olan Hacı Nuri Bey’in, piyesi öven makalesi ise İbret gazetesinin kapatılmasının önemli sebeplerinden biri olmuştur.

Namık Kemal, tüm bu gelişmelerin sonucunda, İbret gazetesinin kapatıldığı günün ertesi tutuklanarak, arkadaşları ile 9 Nisan 1873 tarihinde İstanbul’dan ayrılmak zorunda bırakılmıştır. Namık Kemal, Magosa’da bulunduğu dönem içerisinde kızı Feride Hanım’a bir çok mektup yazmıştır. Bu mektuplarda pek çok konuyu ele alan Namık Kemal, ifadelerini kızının yaşına uygun olarak seçmiştir.

MEKTUP; insanlık tarihi boyunca en önemli iletişim araçlarından biri olmuştur. Mektup, insanların duygu ve düşüncelerini ortaya koyduğu, birbirlerini anlamaya çalıştığı bir anlatım türüdür. İlk önce özel yazışmalarla hayatımıza giren mektup, giderek her alanda kullanılmaya başlanmıştır. “Önceleri sadece bir haberleşme aracı olarak kullanılan ve “özel” sıfatı ile tanımlayabileceğimiz mektubun daha sonraki yıllarda politik, edebî mektuplar adları altında değişik örnekleri görülür. Bunlar arasında firavunların diplomatik içerikli mektupları, Eflâtun ve Demosthenes’in ve Cicero’nun mektupları sayılabilir. Özellikle Latinlerde önemli bir tür olarak görülen mektup, toplum yaşamını aksettirme açısından da önem taşır. Yazarın iç dünyası, duyguları, hatta belki de kendi kendisine dahi itiraf edemediği bazı duygu ve düşüncelerini ortaya koyduğu mektup türü, zaman zaman da diplomatik meselelerin, edebî konuların, tenkitlerin ya da seyahat izlenimlerinin aktarıldığı bir tür olarak karşımıza çıkar.”2

Namık Kemal’in mektuplarına da duyguları, özlemleri, siyasî ve sosyal düşünceleri yansımıştır. Namık Kemal, kızına yazdığı mektupları birer eğitim aracı olarak kullanmıştır. Hemen hemen her mektubunda Feride Hanım’ı bir adım öteye götürecek bilgiler verir. Namık Kemal’in mektupları dönemin sosyal, siyasî durumunu yansıttığından ve yazarın devrin ilerisindeki düşünceleri ile oluştuğundan incelenmeye değerdir. Namık Kemal, ailesinden uzak olduğu süre içerisinde onlara mektup yazmaya devam eder. Özellikle kızı Feride Hanım’a yazdığı mektuplar, bir baba olarak Namık Kemal’in profilini çıkarmaktadır. Bu mektuplarda Namık Kemal, disiplinli bir öğretmen, müşfik bir baba ve yol gösterici bir bilge görüntüsü çizer.

Namık Kemal, 1876’da yani Magosa’ya sürüldükten üç yıl sonra Sultan Beşinci Murat’ın tahta çıkması ile affedilmiştir. 14 Haziran’da Magosa’dan ayrılan Namık Kemal, İzmir’e de uğramak sureti ile 20 Haziran günü İstanbul’a gelmiştir.

Namık Kemal, 18 Eylül’de Şûrâ-yı Devlet a‘zâlığına, 2 Kasım 1876’da da Kanûn-i Esâsî’nin tanzimi için Şûrâ-yi Devlet dâiresinde toplanan komisyon a‘zâlığına getirilmiştir. Daha sonra Ali Su’âvi ile çalışamayacağını söyleyen Namık Kemal, görevini bırakır. Bu, Terceme Cem‘iyyeti’nin dağıtılmasına neden olur. Kânûn-i Esâsî’nin 24 Aralık 1876 tarihinde kabulü ve ondan sonra yaşanan baskı süreci 12 Şubat 1877’de Namık Kemal’in tutuklanması ile devam etmiştir.

Namık Kemal gözaltında bulunduğu sırada babası, Mustafa Âsım Bey’e yazdığı mektupta tutuklanmasına sebep olarak şunları göstermektedir:

“Üç maksaddan birine mebnîdir. Ya, İstanbul’da bir vak‘a zuhûruna âlet olmaklığımdan korktular; veyâhut Meb‘us ta‘yin olunmaklığıma bu sûretle mâni‘ olmak istediler; yâhud, Midhat Paşa senin hakkında şunu söylemiş diyerek, yâ öyle mi, o şunu yapmış idi, bunu demişti yollu benden bir söz alıp, hareket-i ahirenin hakkaniyetine delil göstermek”3

Namık Kemal’in Midilli sürgünü sırasında bir süre sıkı bir denetim altında yaşadığını onun, dostlarına yazdığı mektuplardan öğrenmekteyiz. Ancak her şeye rağmen Namık Kemal, ailesini ve yakın dostlarını ihmal etmemiştir. Onlara sıkça mektup yazmış ve durumu ile ilgili bilgi vermiştir.4 Namık Kemal’in Midilli Mutasarrıflığı’ndan Rodos Mutasarrıflığı’na getirilmesine kadar olan süre içerisinde kızına bir çok mektup yazmıştır.

Feride Hanım’a yazdığı mektuplarda içinde bulunduğu durumdan, sağlık problemlerinden, havalardan bahsetmektedir. Kızı ile yakın bir ilişki kuran Namık Kemal, onun tüm sorunlarıyla ilgilenir. Feride Hanım’ın eğitimi ve terbiyesine özen gösterir.

Mektupların içeriğinden Feride Hanım’ın Menemenli Rif’at Bey ile evlendirildiği anlaşılmaktadır. Namık Kemal, artık küçük bir çocukla değil, evli bir hanımefendi ile mektuplaşmaktadır. Mektupların içeriği de buna uygun olarak değişmiştir. Ancak tüm mektuplarda Namık Kemal, Feride Hanım’a bir arkadaş gibi yaklaşmaktadır. Mektup satırlarında baba-kız arasındaki sıcak ilişki kullanılan ifadelerle kendini gösterir.

Feride Hanım’ın yaşının büyümesi ile mektupların içeriği gibi dili de değişmiştir. Namık Kemal, daha ağdalı bir dil kullanmakla birlikte ifadelerini de ona göre seçer. Verdiği örnekler ve benzetmeler bu değişime uygun olarak yapılandırılmıştır. Magosa’dan itibaren yazdığı bir çok mektupta yazısı konusunda eleştirdiği kızını bu dönemde farklı yönlerden eleştirmektedir.

Namık Kemal, uzun bir süre Midilli Mutasarrıflığı görevinde kalmıştır. Namık Kemal, bu görevinden çeşitli şikâyetler sonucu Rodos Mutasarrıflığı’na tayin edilmiştir. Namık Kemal, Midilli’de Cezâyir-i Bahr-i Sefid Vilâyeti Adliyye Müfettişi Abdullāh Hasib5 ve İstinâf Mahkemesi Re’isi Kasbar Efendi6 ile gazetelere konu olan tartışmalar içine girmiştir. Bununla birlikte bir de Midilli halkının resmî şikâyeti onun, Rodos’a gönderilmesine sebep olmuştur.

“17 Eylûl’de, Sultân ‘Abdü’l-Hamid’e ikiyüzden çok İslâm ve Hristiyan’ın imzâsıyle çekilen telgrafta, her iki zümre için, Mutasarrıf’ın zulmü artık dayanılmayacak dereceye geldiği, bütün ada halkının şikâyetçi bulunduğu, vekilleri tarafından Bâb-ı Âli’ye verilen arz-i hâlde bu şikâyetlerin mâhiyyeti arzedildiği, Mutasarrıf’ın yerine bir başkasının ta‘yini gerekli olduğunu bildirmiş ve recâ edilmiştir.”7

Bundan başka Namık Kemal’in, uygunsuz kişilerle düşüp kalktığı, içkiye düşkün olduğu söylenir. Ancak şikâyetler ışığında hemen harekete geçmeyen yetkililer bunu, araştırma konusu yapmışlardır. Soruşturma sürerken Namık Kemal’in can güvenliği tehlikeye girer. Bu tehlike karşısında Sadr-ı A‘zam Sa‘id Paşa, 14 Ekim 18848 tarihli bir tezkere yazarak, Namık Kemal aleyhindeki şikâyetler karşısında ‘maddeten bir şey sâbit’9 olmadığını bildirir. Fakat halk ve Namık Kemal arasında doğabilecek herhangi bir sürtüşmeye meydan vermemek için onu, Rodos Mutasarrıflığı’na tayin etmişlerdir.

Namık Kemal, Rodos’tan kızına bolca mektup yazar. Bu mektupların konusu genellikle sosyal içeriklidir. Aynı zamanda bu mektuplarda Namık Kemal’in çocuk yetiştirme konusundaki düşüncelerine yer vermektedir.

Namık Kemal, İngilizlerin ve Yunanlıların şikâyet etmeleri sonucu 1887’de Rodos’tan Sakız Mutasarrıflığı’na atanır. “...Kemal, Cezâyir-i Bahr-i Sefid Vâlisi Âkif Paşa’nın Sakız’dan başka yere naklini istememesi üzerine, onu Sakız’dan uzaklaştırma maksadı ile Rodos’un vilâyet merkezi hâline getirildiğinde, bâ‘zı resmi haberlere dayanarak isrâr ediyor.”10

“1884 Ekiminin 16 sında vazifesi evvela Rodos’a biraz sonra orası vilâyet merkezi olunca Sakız’a nakledilmiştir.”11 Namık Kemal’in babası da oğlunun sürekli yer değiştirmesini espri bir dille eleştirmiştir. Mustafa Âsım Bey, oğluna, büyük valiler gibi davranması gerektiğini, halkı kışkırtmamasını tavsiye eder. Zira artık Mutasarrıf olarak tayin edeceği bir adanın kalmadığını söylemiştir. Ancak Namık Kemal, babasına yazdığı bir mektupta Sakız’daki adaletsizlikleri düzelteceğini bildirmiştir. Bir türlü akıllanmayan Namık Kemal’in ömrü başka yere atanmasını izin vermez. 2 Aralık 1888 tarihinde zatürreeden ölür. “Cenazesi, bu husustaki arzularından bahsederek Ebüzziya’nın saraya yaptığı müracaat üzerine, irade ile, Bolayır’a nakledilmiş ve orada çok sevdiği Rumeli fatihi Süleyman Paşa’nın yanına gömülmüştür.”12

Namık Kemal, aile kavramına çok değer verir. Makalelerinde de dile getirdiği aile ve onun temel taşı olan kadın, Namık Kemal’in asrın ilerisinde düşünceleri ile yeniden şekillenmiştir. Namık Kemal, kadınların iyi eğitilmeleri gerektiğine inanır ve sosyal hayatta daha etkin olmalarını ister. Yeni nesillerin bu eğitimli, bilinçli kadınların elinde yetişmelerini arzular. Namık Kemal, kendi kızını da bu düşüncelerle yetiştirmeye çalışmıştır. Mektuplarında hep bu yönde kızına öğütler verir. Feride Hanım’ı her yönden hayata hazırlamaya çalışır.

DİPÇE:

1 Tasvir-i Efkâr, 416- 417, 419, yıl 1283/ 1886. bk. İnci Enginün, Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuriyet’e, İstanbul, Dergah Yayınları, 2006, s.61.
2 Emel Kefeli, Anlatım Tekniği Olarak Mektup, Kitabevi, İstanbul, 2002, s. 9.
3 Fevziye A. Tansel, Namık Kemal’in Mektupları II, TTK, Ankara, 1969, s.8.
4 Namık Kemal’in Midilli’ye kadar uzanan tutuklanma süreci, F. A. Tansel’in hazırlamış olduğu, Namık Kemal’in Mektupları II adlı kitabın önsözünde geniş bir şekilde anlatılmaktadır. (s. IX-XXX)
5 Fevziye A. Tansel, Namık Kemal’in Mektupları-IV., TTK, Ankara, 1986, s.3.
6 a.g.e., s.3.
7 a.g.e., s.4.
8 a.g.e., s.5.
9 a.g.e., s.5.
10 a.g.e., s.489
11 Ahmet Hamdi Tanpınar, 19 uncu Türk Edebiyatı Tarihi, Çağlayan Kitabevi, İstanbul, 2001 s.365. 12 a.g.e., s.365.

Dipçem: https://www.facebook.com/photo.php?fbid=492348540855542&set=a.241393319284400.54813.241313655959033&type=1&theater 

Yayının oluşturulma tarihi: 24 Ağustos 2013 

Bugün: 25 Ağustos 2013, Kuvayı Milliyeci

Category:

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum