"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

BİR VEFASIZLIK ÖRNEĞİ

Unknown | 10:25 | 0 yorum

 

  İsmet İnönü, Atatürk ölüm döşeğinde yatarken ziyaretine gitmemiştir.

  Evet, Atatürk'ün her bir gün git gide ölüme yürüdüğü o zor günlerinde yakın silah arkadaşını ziyarete gitmemiştir! Sadece bununla da sınırlı değildir. İnönü Atatürk'ü hasta yatağında ziyaret etmediği gibi İstanbul'da yapılan cenaze törenine de katılmamıştır! O cenaze töreni ki binlerce insanın katıldığı, bütün devlet erkanının olduğu, pek çok ülke temsilcisinin katıldığı bir törendir. Neticede bu Atatürk'ün cenaze törenidir. Herkesin son görevini yapmak üzere cenazede olduğu bir günde en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü orada yoktur! Peki nerededir? Ankara'da. 11 Kasım 1938'de TBMM tarafından Cumhurbaşkanı seçilmiştir! Bırakın eski silah arkadaşı olmasını yani insani boyutunu, protokol kuralları açısından yeni cumhurbaşkanının eski cumhurbaşkanının cenazesinde olmaması düşünülebilir mi?

  Atatürk'ün naaşı 16 Kasım 1938 günü Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konularak halkın ziyaretine açılmıştı. Cenaze töreni de 19 Kasım da kılınmıştı. Naaş aynı gün düzenlenen büyük bir törenle Yavuz Zırhlısı ile İzmit'e oradan da Ankara'ya uğurlanmıştır. Bütün bu aşamaların hiçbirinde İsmet İnönü yoktur! İnönü nihayet cenaze Ankara'ya gelince ancak ziyaret edebilmiş, adeta Atatürk'ün cenazesini ayağına gelmesini beklemiştir! İşte İsmet İnönü böyle davranmıştır. Bu vefasızlık değil midir?

  Bildiğiniz gibi Atatürk, vefatından bir yıl öncesinde İnönü'yü başvekillik görevinden almıştır (Bir önceki yazımızda ayrıntılı verdik). İnönü, Fethi Okyar hükümetini dışarda tutarsak, Cumhuriyetin ilanından beri kesintisiz başvekillik görevini sürdürmüştür. Bu kadar uzun bir görev süresinden sonra görevinden alınması elbette İnönü açısından hazmedilir bir şey değildir. Üstelik görevden alınmasına giden süreç içerisinde Atatürk ile arası iyice açılmıştır. Peki bu dargınlık İnönü'nün Atatürk'ü hasta yatağında ziyaret etmemesine, cenazesine katılmamasına sebep midir?

  İSMET İNÖNÜ'NÜN BU DAVRANIŞI, SADECE BİR ''VEFASIZLIK'' ÖRNEĞİ MİDİR GERÇEKTEN?

Dipçe: WebmasterSitesi - Aklın ve Bilimin Işığında - https://www.facebook.com/photo.php?fbid=452583521498711&set=a.241393319284400.54813.241313655959033&type=1&theater

Yayının oluşturulma tarihi: 30 Mayıs 2013

Category: ,

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum