"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimlerini benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.

Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç: ''Polis, henüz devrim ve Cumhuriyetin polisi değildir." diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek: ''Demek, adliyeyi ıslah etmek, yönetim şekline göre düzenlemek lazım.'' diyecek. Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte; bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek.

Diyecek ki: "Ben; inanç ve düşüncemin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."

İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Başbuğ Gâzi Mustafa Kemâl ATATÜRK

Beni, milletime unutturmasınlar!

Unknown | 21:56 | 0 yorum

Tanıkların ağzından Atatürk’ün sofraları:

BENİ MİLLETİME UNUTTURMASINLAR!

“Arkadaşlarımdan tek bir dileğim var. Ben öldükten sonra beni millete unutturmasınlar. O kadar sevdiğim milletimin beni unutması ruhum için en acı azap olur.” (İsmail Habib Sevük)

CUMHURİYET VE DEMOKRASİ 

Atatürk, devlet hayatında en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseseler derken, devletin din işleri ile meşgul olmamasını ve dini hislerin siyasi maksatlar için istismar edilmemesini daima söylemiş ve bu prensibi yeni Türkiye Devleti’nin başlıca inkılâbı addetmiştir. (A. Afet İnan)

RAMAZAN’DA ATATÜRK’ÜN SOFRASI

Ramazan gelir gelmez incesaz heyeti Çankaya Köşkü’ne giremezdi. Kandil geceleri de saz çaldırmazlardı. Sadece beni huzurlarına çağırır, Kur’an-ı Kerim’den bazı sureler okuturlardı. Ayrıca Peygamber efendimizin dirayetli bir devlet adamı, iyi bir başkumandan olduğunu da sık sık tekrarlarlardı. (Hafız Yaşar Okur)

VATAN İŞLERİNE İÇKİ KARIŞTIRMAM

Mustafa Kemal: “İçkiyi severim, fakat istediğim zaman bunu keserim. Vazifem esnasında bir damlasını ağzıma koymam. Vatan işlerine içki karıştırmam. İçki ve vazife iki ayrı şeydir” derdi. (Ruşen Eşref Ünaydın)

KİME ‘ZAVALLI’ DERDİ?

Atatürk söylendiği gibi içki düşkünü değildi. Bu yolda ne kendini ne başkalarını zorlamış değildir. Ben böyle tutumunu ne gördüm ne işittim. Sofrada ölçüyü aşıran bazı kimselere acırdı. Onları usulca bir yere taşıtır ve arkalarından yalnız, “Zavallılar!” derdi. Dolayısıyla bize anlattığı gençlik hayatı, insanı hayretlere düşürecek kadar kendine özgü olağanüstülüklerle doludur. (Hasan Reşit Tankut)

DİKTATÖRLÜK VE DEMOKRASİ

Mesele anayasaya ait bir mesele. O akşam itimat ettiği hukuk hocalarını yemeğe çağırmış. Onların gelmemiş olmalarına sinirleniyordu. Salih Bozok, Atatürk’e “Niye âlemi rahatsız edersiniz, düşünmüş, taşınmış, formüle etmişsiniz. İlan et, geç git” şeklinde konuştu. Hiç o kadar sinirli olduğunu, o hale geldiğini görmemiştim. Çok kızdı, öfkelendi, bağırdı. (Celal Bayar)

ATATÜRK’ÜN SOFRADA CAN ARKADAŞLIĞI

Eski köşkün yemek odasından bilardolu hole çıkan kapı yanında bir kanepe vardı. Bir gece yorulmuş, sofradan kalkarak kanepeye uzanmıştım. Bir aralık kapının açıldığını hissettim. Atatürk idi. Sıçrayıp, afedersiniz demeye bile fırsat kalmadığından uyumuşluğa vurdum. El yıkayacağı yer, tam karşısında merdivenin sahanlığında idi. Atatürk’ün beni uyandırmamak için ayak ucuna basar gibi, yavaşça merdivenleri çıktığını hâlâ gözüm yaşararak hatırlarım. (Falih Rıfkı Atay)

LAROUSSE'DAKİ İFTİRAYA İTİRAZI

Eski maliye nazırlarından Raşit Erer bir gün bana Larousse’da “Türkler siyasi mücrimlerini kazıklar” diye bir ifadenin mevcut olduğunu göstermişti. Ben de bir akşam yemeğinde bunu Atatürk’e arz ettim. Gazi derhal kütüphanesinden Larousse’u getirterek adı geçen ifadeyi okuttu. Atatürk fena halde sinirlenmişti. Hemen Hakkı Tarık Us’a bunun tashihi için icap eden teşebbüslerde bulunulmasını emir buyurdular. Yeni Larousse’larda artık böyle bir ifadenin mevcut olmaması Atatürk’ün sayesindedir. (M. Kemal Öke)

Yayının oluşturulma tarihi: 5 Haziran 2013 

Bugün: 30 Ağustos 2013, Kuvayı Milliyeci

Category: ,

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!:
Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak Dünya'ya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti'nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir.

0 yorum