12 Ekim 2013 Cumartesi

Banu Avar ve Attila İlhan

   BUGÜNÜ ANLAMAK İÇİN, DÜNÜ BİLMEK 

   O zaman çalıştığımız televizyon kanalında Attila ağabey (İlhan) danışman olarak bulunuyor ve her Salı ve Perşembe öğleden sonra, odası onu dinlemek isteyenlerle dolup taşıyor. Nadiren onu yalnız yakalıyordum. 2003. Bir yaz günü. Bana Mustafa Kemal Paşa’nın Lozan Barış Anlaşması'nda içini dağlayan maddelerden sözediyor.

   ''Gençler bilmiyor!'' diyor. ‘Lozan’dan sonra 13 yıl boyunca, Mustafa Kemal Paşa, batılıları Boğazlar sorunu için karşısına oturtmaya çalıştı. Lozan anlaşması, yedi düvele karşı büyük bir başarıydı. Ama Türk boğazları, Çanakkale, Karadeniz ve Marmara denizi, ‘Boğazlar komisyonu’ adı altında Türk ve yabancılardan oluşan bir komisyonun denetimine bırakılmıştı.. Ege adaları Türk hakimiyeti dışında kalmıştı. Bu onun içini dağlıyordu.’

   Yıl 1923. Yepyeni bir cumhuriyet, içte ve dışta düşmanlarla çevrili. Yeni cumhuriyeti göçertmek için türlü plan yapılıyor. Batı kurtuluş savaşının rövanşı için sinsi sinsi bekliyor.

   Lozan konferansında batılı devletler türlü ayak oyunları deniyorlar. Sonunda Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir ülke olarak tanınıyor. Atatürk Lozan’ı ‘tarihte emsali olmayan bir siyasi zafer’ olarak niteliyor. Ama 1936’ya yani Montrö’ye kadar, Mustafa Kemal Paşa'nın içine sindiremediği ‘derhal kalkmalı’ dediği kayıtlar kağıt üstünde kalıyor.

   Montrö anlaşması ile Lozan’da eksik kalanların tamamlandığını, Türk boğazlarının egemenlik haklarının nasıl bir mücadele sonucu geri alındığını anlatıyor ve ‘Mustafa Kemal zamanında Türkiye haklarını savunan, Müdafaa-i Hukukçu bir Türkiye idi!’ diyor.

   Batı desteği ile çıkarılan isyanlar birbirini takip ediyor, bunlarla baş ediliyordu. Boğazlar yabancı denetimden kurtarılıyor

   Ve ölümünden sadece 9 yıl sonra ‘tam bağımsız, Müdafaa-i hukukçu Türkiye’ ‘Yeni Tanzimatçı Türkiye’ye dönüşüyor.

   1947’de yapılan ABD yardımı ile Türkiye, yargı, ekonomi, politika, eğitim, savunma konularında Amerika’ya bağlanıyor. İnönü dönemi böyle sonlanıyor. Menderes döneminde Türkiye NATO’ya giriyor. Girişinin 7. ayında İzmir'de müttefik kara kuvvetleri karargahı kuruluyor. .

   1954’de NATO’nun Türkiye topraklarında askeri tesisler ve üstler kurması ve askeri personel bulundurulması kabul ediliyor!

   Yedi Düvel’e meydan okunan Lozan Barış Anlaşması, bugün hâlâ ABD tarafından kabul edilmiyor. Kabul etmiş görünenler de hem içte hem dışta, aslında SEVR’e bağlı olduklarını her fırsatta ilan ediyor. Parçalanmış bir Türkiye özlemlerini, demokrasi kılıfına sarıp kafamıza indiriyor.

   1923'de Lozan’la bağımsızlığını ve özgürlüğünü cümle aleme ilan eden, 1936’da Montreux ile boğazlarda yabancı denetimine son veren bir Türkiye, ‘tanzimat kafalı’ yöneticiler eliyle vatan topraklarını, bir zamanlar savaştığı batılı ülkelerin emrine tahsis ediyor! Ve her gelen yönetim açılan yolda hızla yürüyor. Türkiye’nin hukukunu savunmak bir yana, Türkiye’yi hukuk’tan temizlemek için elinden geleni yapıyor.

   Lozan’ın 90., Montrö’nün 77. yıldönümünde, Mustafa Kemâl’in ordusuna karşı en büyük saldırıya tanık olduğumuz bugünlerde, milletçe, onun sözlerine ve çözüm önerilerine kulak vermeliyiz. O dahice çarelerini sadece yaşadığı gün için değil, çok sonrası için de formüle etmişti. 1920’de durumu söyle saptıyordu:

   ‘…..Batılı devletler, bazı makamların kesin teslimiyet taraftarlıklarından istifade ederek çalışmaktadırlar.’

   ‘Batılı devletler, ancak, zayıf ve kararsız hükümetler sayesinde amaçları doğrultusunda ilerleyecekler, zayıf ve kararsız hükümetler, dış baskılara boyun eğerek, iç kuvvetlerin gelişmesini kısıtladıkları gibi, kamuoyunu da devamlı surette korku ve endişe içinde tutarak, resmi ya da gayrı resmi kararların alınmasına engel olacaklardır.’

Ocak 1920’de bugünü tarif ediyordu!
___________

UNUTULAN YILLAR 1 (2003 yapımı): http://www.youtube.com/watch?v=A3PrkXife1s

UNUTULAN YILLAR 2 (2003 yapımı): http://www.youtube.com/watch?v=Q3WrsBBqA9w

Yayının oluşturulma tarihi: 21 Temmuz 2013 

Bugün: 12 Ekim 2013, TC Ahmet Öztürk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder