3 Eylül 2013 Salı

Keyfimiz yerindeydi. Âh, o eski günler!


   Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel câhildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç.

   Dışarıda kar, ama kuzine, içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa, maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.

   Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu.
 
   Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi.

   Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde köfte ekmek keyfine hayran olmuş çocuklar ve gençler için, ben ne kadar yaşlıyım?

   Dışarıda kar, içeride kanaat, içeride huzur.

   Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel cahildik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç.

   Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk.

   Kestane közlemek, büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.

   Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı öyküler, anılar.

   Birçoğu arızalı ve bakıma gereksinim duyan beyinlerden çıkma dizilerin ve filimlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası.

   Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin usuna gelirdi?
 
   Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi. Sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.

   Çay da kokardı, domates de.

   Bütün bu nefasete, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.

   Dışarıda kar, içeride huzur.

   Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, yönetim şekli tehlikesi kimin umurunda?

   Ne güzel cahildik. Mutluluğun resmini çiziyorduk.

   Hey gidi günler diyen kaç kişiyiz?

                                                        WebmasterSitesi-Aklın ve Bilimin Işığında (Feysbuk)

Yayının oluşturulma tarihi: 7 Mart 2012 

Bugün: 3 Eylül 2013, Kuvayı Milliyeci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder