31 Ağustos 2013 Cumartesi
Atatürk'e saldırmanın dayanılmaz hafifliği.
Büyük aydınımız Ahmet Taner Kışlalı'nın: ''Atatürk'e saldırmanın dayanılmaz hafifliği '' adlı betiğinden önemli bir kesit sunmak istiyorum.
''Ahmet Taner Kışlalı'nın bu betiği, Kemalizm'e karşı olan gurupların ya da kişilerin düşüncelerine ve eylemlerine yanıt verir niteliktedir.
Aziz Nesin, yıllar önceki bir konuşmamızda şöyle demişti:
- ''Geçmişte Atatürk’ü eleştirmiş olmaktan dolayı şimdi utanıyorum. Her geçen gün gözümde küçüleceğine, tersine daha da büyüyor.”
Eğer Türkiye’de bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemal’e saldırmanız elbetteki tutarlıdır. Mustafa Kemal’i, bilimsel olarak değerlendirmenin yöntemi açık:
Hangi koşullardaydı? Ne yapmak istiyordu? Ne yaptı? Sonuç ne oldu?
Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak, olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgıyı yaşadıklarına inanıyorum.
CHP’nin Ülküsü ve Kemalizm:
“Altı oku unutup, sıfırdan başlamadan CHP büyüyemez.” diyenler var. Kemalizm'in altı oku gökten zembille inmedi. Laiklik, milliyetçilik ve cumhuriyetçilik Fransız Devrimi’nin etkisini taşıyordu; halkçılık, devrimcilik ve devletçilik de Sosyal Devrim’in…
Ama bu kavramlara verilen içerikler; esnekti, tartışılmaz kalıplar değildi. Türkiye’nin koşullarının ürünüydü ve o koşullara bağlı olarak zamanla değişebiliyordu.
CHP, 1980’de bıraktığı noktada kalırsa Kemalist olmaz; altı oku bırakırsa da CHP olmaz!
Kuşkusuz ki, Türkiye’de hiç kimse Kemalist olmak zorunda değildir. Ama CHP’de, Kemalizm'e karşı olanları kendi içinde kabul etmek zorunda hiç değildir.
Kadınsız Demokrasi :
Kadınların, yani toplumun yarısını oluşturan bireylerin yaratıcı gücünü, toplumsal ve siyasal yaşamın dışında tutan bir toplum çağdaşlaşabilir mi?
Mustafa Kemal, Türk kadınına çağdaş bir konum kazandırma düşüncesini uygulamaya, hem de Kurtuluş Savaşı’nın en umutsuz günlerinde başlamıştır. Atatürk, “kadın ve erkek”; Türk insanına verilecek eğitimin ilkelerinin saptanması amacıyla, ilk öğretmenler kurultayını işte bu ortamda topladı.
Eğer Atatürk olmasaydı, Kemalizm'e bugün burun kıvıran, Cumhuriyet'i karalama sevdasına kapılan, ''REFERANDUMLA DEVRİM YAPILABİLECEĞİNİ SANAN'' bazı büyük üstatlar, acaba ne ile uğraşıyor olacaktı?
Devlet Hayranlığı Edebiyatı :
Kemalizm'i, “devlet hayranlığı”, çağdaş Kemalizm demek olan demokratik solculuğu “çağdaşsızlık” , sınırsız bir özelleştirmeciliği ise “ilericilik” sayan kalemler, acaba “cehaletin cesareti” ile mi konuşuyorlar? Yoksa, sıkça yinelenen yalan, giderek, kafalarda doğruya dönüşür umudu içindeler mi?
Atatürk’ten, 27 Mayıs Anayasası’na, Türkiye’ye bağımsız ve demokratik kurum anlayışını Kemalistler getirdiler. Halk evleri bile oldukça bağımsız ve demokratik bir yapıya sahipti. Köy enstitüleri, bugünün yüksek öğretim kurumlarında bile olmayan bir “katılımcı” ortam yaratmıştı. Özerkliğin savunucuları, Kemalizm’i sürdüren demokratik solcu ve sosyal demokratlar oldular. ”Ceberrut devlet” özlemi ile askeri yönetim dönemlerini değerlendirmeye çalışanlar hep Kemalizm karşıtıydılar.
Bir siyasi partinin başarısı, her şeyden önce toplumsal tabanı ile örgüt yapısı ve ülküsü arasında tutarlılık olmasına bağlıdır. CHP’nin geleneksel tabanı orta sınıflardır. Kemalizm de öncelikle bu toplum kesimlerinin ülküsüdür.
Sadece, bu tabana dayanmak bile Türkiye solunu bugünkü çıkmazından kurtarır. Siyasal dengeleri etkileyen bir konuma getirir. Atatürk’ün sağlığında yaptıklarının bekçiliği ile yetinmenin, Kemalizm değil, “tutuculuk” olduğunu da unutmamak gerekir. Kemalist olabilmek için, Atatürk’ün “izinde” değil, “yolunda” olmak gerektiğini bilmek gerekir!
Atatürk Üzerine Cevherler:
Kültür Bakanı'nın baş danışmanı olmakla övünen “Zat-ı Muhterem” gene kolları sıvamış… Kemalizm’in “sol” ile ilgisi olmadığını; “orducu” bir ülkü sayılması gerektiğini ve de “demokrasi” ile uzaktan yakından bağlantısı bulunmadığını kanıtlamak için.
Solculuğun, bütün dönemler ve bütün toplumlar için geçerli iki “evrensel” ölçütü vardır. Toplumsal olanakları artırıcı atılımlardan yana olmak bir, o artan olanaklardan toplumun daha geniş bir kesimini yararlandırmaktan, yani daha hakça bir paylaşımdan yana olmak iki. Bu hedeflere yönelik bütüncül ve yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek ise, devrimciliktir.
Kemalizm, sadece, yeni insanı yaratmadı; aynı zamanda baş döndürücü bir sanayileşme sürecini de başlattı.
Demek ki Mustafa Kemal, “orducu” bir ülkünün kurucusu, öyle mi?
Hani şu, İttihat ve Terakki’nin, 1909’daki ünlü Selanik Kurultayı'nda: “ Ya üniformanızı bırakın, ya siyaseti!” diye haykıran Mustafa Kemal…
Ve gelelim Kemalizm'de, demokrasinin bulunmadığı cevherine. Acaba şu sözler Atatürk’e değil de, “Özköşk” yazarlarından birisine mi ait:
“Cumhuriyet yönetimi demek, demokrasi ile devlet şekli demektir. Biz, Cumhuriyet'i kurduk, on yaşını doldururken, demokrasinin bütün gereklerini sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nde, partilerin doğacağına şüphe yoktur. Demokrasi maddi refah meselesi değildir.”
Atatürk zorba mıydı?:
CHP Genel Sekreteri Recep Peker, İtalya gezisinin hemen sonrasında, Atatürk’ün partisini zorba modele göre yeniden yapılandırmak için bir tasarı hazırladı. Herkesin beğenisini kazanan bu tasarı onay için önüne geldiğinde, Mustafa Kemal’in gösterdiği tepki ünlüdür:
“ - İsmet Paşa bu saçmaları herhalde okumadan imzalamış olacak!”
Atatürk’ün yönetiminin, kendinden önceki Osmanlı yönetimine göre çok daha demokratik ve çok daha halkçı olduğu ortadadır. Atatürk, sıradan bir “liberal demokrasi” anlayışına da sahip değildi. “Katılımcı ve sivil toplumcu” bir demokrasiye inandığının somut kanıtlarını vermişti.
Atatürk’ün Kültür Siyaseti:
Eğer her siyasal iktidar değişikliğinde; devletin yazılı ve sözlü yayımlarının dili, devlet tiyatrolarının oyunları, devlet kitaplıklarının raflarındaki kitaplar bile değişiyorsa, o ülkede gerçek anlamıyla milli bir kültür siyaseti izlendiği söylenemez. Oysa, kültür; bir duyuş, düşünüş ve davranış birliğidir. Milli olması zorunlu siyasetlerin başında kültür siyasetinin gelmesi gerekir.
Atatürk “çağdaş insanı” yaratacak koşullara öncelik verdi. Tarihteki ilk kültür devrimini gerçekleştiren önder oldu. Dilde, tarihte, abecede, sanatta, hatta dinde yaptığı devrimler, onun, bu anlayış içinde gerçekleştirdiği kültür devriminin parçalarıdır. Atatürk bağımsız ve çağdaş bir toplum yaratmak istiyordu. Bir yandan ülkenin kendi öz kaynaklarına dayanmasına, öte yandan da hedef aldığı toplumun gerektirdiği insanı hazırlamaya öncelik verdi.
Atatürk’ün izi, onun öldüğü noktada biter, ama yolu bitmez, sonsuza dek uzanır. Bu nedenle de, Atatürk’ün; neyi yaptığından çok, hangi amaçla yaptığı incelenmelidir. Milli olması gereken kültür siyasetini, toplumun ancak belirli kesimlerini temsil eden siyasal iktidarların insafına terk edecek bir kültür kurumlaşmasının, Atatürk’ün yoluna ters düşeceğini sanıyoruz.
Kemalizm Nedir?:
Kemalizm: Tıpkı, liberalizm ve sosyalizm gibi, bir devrim ülküsü olarak doğmuştur. Ama, onlardan farklı olarak, geri kalmış bir ülkedeki devrim koşullarının gereksinimlerini yansıtmaktadır.
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nın ülkesindeki eski düzenin temsilcilerini maddi ve manevi açıdan yıpratmasından yararlanarak, evrimin henüz zorunlu kılmadığı yeni bir toplumsal ve siyasal düzeni yaratacak süreçleri harekete geçirmiştir. Mustafa Kemal, ülkesini düşman işgalinden kurtarmanın kendisine kazandırdığı olağanüstü etkiyi kullanarak devrimi gerçekleştirmiştir.
Kemalizm'in önünde iki aşamalı bir amaç vardı:
Bağımsızlık ve Çağdaşlaşma. Bu ereklere ulaşmak için, ülküsünün çerçevesini oluşturan; Milliyetçilik, Cumhuriyetçilik ve Laiklik ilkeleri, Fransız devrimi ve dolayısıyla liberalizmden; Devletçilik, Halkçılık ve Devrimcilik ilkeleri de sosyalizmden esinlendi.''
KAYNAK:
Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği
Ahmet Taner KIŞLALI
İMGE KİTABEVİ -1999
BETİĞİN YAYIN AMACI: Yazar, Atatürk’e yönelik haksız eleştirilerin yarattığı birikimle, güncel olaylara bilimsel bir yaklaşım getirerek yazdığı yazılarını bu kitapta toplamıştır.
Bu, böbrek satmak isteyen herkese açık bir ilan, böbrek nakli ihtiyacı olan hastalarımız var, bu nedenle böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen iowalutheranhospital@gmail.com adresindeki e-posta adresimizden bizimle iletişime geçin.
YanıtlaSilAyrıca +1 515 882 1607 numaralı telefondan whatsapp'ı arayabilir veya bize yazabilirsiniz.
NOT: Güvenliğiniz garanti altındadır ve hastamız, onları kurtarmak için böbrek bağışı yapmayı kabul eden herkese büyük miktarda para ödemeyi kabul etmiştir. Sizden haber almayı umuyoruz, böylece bir hayat kurtarabilirsiniz.